Milliyetçi Hareket Partisi İl Başkanı Mustafa Aksoy; ''Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslam tasavvurunun içselleştirilmesinde büyük emekleri olan,  Bugün de saygıyla andığımız Hoca Ahmet Yesevi'nin izlediği yol ve yöntemi yeniden okumalı ve gelecek kuşaklara aşılamalıyız.''

Türk Eğitim-Sen ve Uluslararası Avrasya Eğitim Sendikaları Birliği tarafından 2016 yılının Hoca Ahmet Yesevi Yılı olması anısına Antalya Topkapı Palace Otel'de düzenlenen, 'Uluslararası Türk Dünyası Eğitim Bilimleri ve Sosyal Bilimler Kongresi'ne Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Şişman, BBP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Gürhan ve Milliyetçi Hareket Partisi Antalya İl Başkanı Mustafa Aksoy ile 40 ülkeden sendika başkanları ve temsilcilerinin katılımıyla başladı.

Kongrede 4 gün boyunca 418 katılımcının 413 tebliğ sunacak. Türk Dünyasında Eğitim işbirliğini amaçlayan kongrede Milliyetçi Hareket Partisi İl Başkanı Mustafa Aksoy yaptığı konuşmada şunları söyledi; ''Günümüzde hızına yetişilemeyen teknolojik gelişmeler sonucunda paylaşım kolaylaşmış ve iş birliği girişimleri artmıştır. Eğitimden ekonomiye birçok alanda gerçekleştirilen ortak etkinliklerin bilime değerler katmasının yanında, gönül köprülerini sağlamlaştırdığı tartışılmazdır. Ülkemizin çeşitli illerinde bugüne kadar gerçekleştirilen kongreler Türk Dünyasının kaynaşmasına büyük katkılar sağlamıştır.

Türk Dünyası içerisinde siyasal ve kültürel yakınlaştırmayı sağlayacağı çok açık olan, 2016 Hoca Ahmet Yesevi Yılı Anısına düzenlenen, Uluslararası Türk Dünyası Eğitim Bilimleri ve Sosyal Bilimler Kongresi'nin ilimiz Antalya'da gerçekleşiyor olmasının tarafımızca büyük bir memnuniyetle karşılandığını ifade etmek isterim. Üniversite, kamu ve siyasi kesimi bir arada toplayan bu ve benzeri çalışmaların faydalı olacağını düşünerek, artarak devam etmesini de temenni ediyorum.

 

 

Türk dünyası çeşitli sorunlarla boğuşmaktadır. Terörizmden, ekonomik sıkıntılara, siyasi istikrarsızlıklardan, küresel gelişmelerin genelinde yaşanan derin kırılmaya varıncaya kadar pek çok sahada baş gösteren sorunlar hepimizin malumudur. Türkistan'ın en uç noktasından başlayıp batıya doğru genişleyen hemen her sahada, bu anlamda tariflemiş olduğum sorunsal durumu gözlemlemek zor değildir.

 

Türk dünyasının kalbi Türkiye de yaşanılan bu sancılı süreçten etkilenirken, içinden geçtiğimiz bugünlerde yönünü batıya mı, yoksa doğuya mı dönmeli tartışmaları yaşanmaktadır.

Kimilerine göre Türkiye yönünü Batı'ya dönmeli yani geleceğini Avrupa Birliği ile birlikte şekillendirmelidir. Kimilerine göre de yönünü Doğu'ya dönerek, Şanghay İşbirliği Örgütü ile hareket etmelidir. Bize göre dünyanın içinden geçtiği süreç doğru okunursa bu iki fikrinde aslında gerçeklerden uzak olduğu aşikârdır. Çünkü kendi milletinden güç almadan, kendi milletine güvenmeden çıkılacak hiçbir yol, gelecekte bizlerin refahını ve huzurunu inşa edemeyecektir.

 

İşte tam da bu noktada Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli dünyamızda yaşanan gelişmeler üzerine başlayan tartışmaları dengelemek adına ortaya atılan eski taktiklerin bir kenara bırakılarak ''Biz AB'ye muhtaç olmadığımız gibi Şangay meraklısı da değiliz. Türk'üz, Türkçüyüz, Turan'ın sevda ve hedefindeyiz. Ne Avrupa Birliği, ne Şangay İşbirliği, biz diyoruz ki sonuna kadar Türk birliği'' diyerek Türkiye'nin geleceğe nasıl bakması gerektiğini ifade etmiştir.

Türk milletinin tarihi ve kültürel gerçeklerine dayanan ve geleceği kucaklayan bir anlayış, Irak'tan Suriye'ye, Afganistan'dan Hindistan'a, İran'dan Asya'ya Avrupa'ya kadar her yerde olan Türklüğü yeniden bir çatı altında toplayacaktır. Sadece bununla da kalmayacak bir perspektifle, doğu ile batı, kuzey ile güney arasında enerji, ekonomi ve istikrar sahalarının korunup geliştirmesine katkı sunacak bu hedefin öneminin üzerinde durulması Türkiye için son derece gereklidir. Kaldı ki bu durum sadece güncel meseleleri akıllara getiren bir konu olmamakla beraber, tarihe bakıldığında yine kendisini kimi zaman Selçuklu Devletiyle, kimi zamansa Osmanlı ile ispat etmiş bir hakikatten beslenmektedir. Biz inanıyoruz, milletimize ve milletimizin azim ve kararlılığına güveniyoruz.

 

Bugün burada Türk Dünyası için fikir alışverişinde bulunma, bir şeyler üretme, öneriler sunmak amacıyla toplanmış bizlerin yüklenmiş oldukları sorumluluk ağırdır.

En büyük sorumluluk siz değerli eğitimcilere, akademisyenlere düşmektedir.

Yüzyıllarca farklı dil, millet ve dini tasavvurlarla sahip insanlara esenlik sağlayan İslam dini ve Türk medeniyetini yeniden eski gücüne nasıl ulaştırabiliriz? 

Bu yeniden dirilişin kodları tarihimizden çıkardığımız derslerle güncel soru ve sorunlara çözümler üretebilecek bir bilgi, bilim ve felsefesi tasavvuru oluşturmaktan geçmektedir.

Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslam tasavvurunun içselleştirilmesinde büyük emekleri olan,

 Bugün de saygıyla andığımız Hoca Ahmet Yesevi'nin izlediği yol ve yöntemi yeniden okumalı ve gelecek kuşaklara aşılamalıyız. Bu tarz kongreler Türk dünyası bireylerinin dünyadaki ve çevresindeki olayları algılaması, eleştirel bakabilmesi, sorunları çözüm üretip, sorumluluk üstlenmesi ve evrensel topluma yön verebilmesi ile ''fikirde, dilde, işte birlik'' ülküsünün gelişip pekiştirilmesi amacına yönelik büyük ve önemli bir adımlardır. Artarak devam etmesini ve aziz Türk milletine hayırlara vesile olmasını dilerim.''


Editör: Haber Merkezi