GÜNDEM

Bir Milletin Yeniden Doğuşu

'İstiklal Marşı ve Mehmet Akif Ersoy' konulu yarışmalarda; kompozisyon dalında birinci olarak Kaymakam Cemal Şahin tarafından ödülü verilen Atatürk Anadolu Lisesi öğrencisi Fatma Hamdiye Kır’ı,  İyi Parti Serik Belediye Başkan Adayı Mehmet Habalı da ödüllendirdi.

Fatma Hamdiye Kır’ın 'İstiklal Marşı ve Mehmet Akif Ersoy' konulu kompozisyonu şöyle;

Bir Milletin Yeniden Doğuşu

“Hiçbir zincirin esir etmeye gücünün yetmeyeceği bir kurt kadar asi, bozkırda rüzgara karşı koşturan koşturdukça uçuşup duran yeleleriyle toprağa varlığını fısıldayan bir at kadar asil, güneş kadar kavruk bakışıyla hakimi olduğu göklerden avına odaklanan bir kartal gibi kararlı lakin hepsiyle beraber damarlardan özgürlük diye akan bir kan. Bu kan asırlardır bağımsızlığı yegane temeli belleyip bağımsızlığına el uzatanların kanını kurutmaya ant içmiş Türk kanıdır. Akıp giden zamanın değiştirmeye gücünün yetmediği, fani dünyaya masumca uğrayıp zalimce gidenlerin de değiştiremediği bu kan yaşadığımız topraklarda birer karanfil olup tomurcuk tomurcuk açan şehitlerimizin kanıdır. Asırlarca her an bir fırtına alıp götürecekmiş gibi gözümüzden sakındığımız topraklara bu kez kesin sahip olduğumuzu, bizlere ve nesillerimize hür bir yaşam imkanı sunması için toprakla büyük bedeller karşılığı anlaşma yaptığımızı tüm cihan duysun diye bundan tam yüz üç sene evvel bağımsızlığımızı cihana duyuracak bir marş arayışına çıktık. Dilsiz toprağın dili olacak, uğruna ne mücadeleler verildiğini haykıracak, bir kere duyanın kulağında bir daha susmayacak, bir kere okuyanın dilinden bir daha eksik olmayacak, yazıldığı tarihten asla silinmeyecek bir marş arayışıydı bu. Evladını toprağa vermiş gözü yaşlı ananın, sevdiğini savaşa uğurlamış sönerse kahrolacağı umut ışığıyla yol gözleyen sevgilinin, sokaklarda gün boyu oyunlar oynayacağı yerde zalim düşmanın oyununu bozmak için silah kuşanan çocukların ve daha nicelerinin sesi olmalıydı bu marş. Bir milletin yeniden doğuşunun sesi olmalıydı. Bu marş, Türk Milletinin bağımsızlığının sembolü olmalıydı. Peki kim yapacaktı, kim milletin sesi olacaktı?

1873 yılının Aralık ayında bir bebek uğradı dünyaya. Bu bebek Mehmet Tahir Efendi ve Emine Şerife Hanım ın biricik oğluydu. Oysa nerden bilirlerdi ki oğullarının bir gün namıdiğer İstiklal Şairi olacağını… Nerden bilirlerdi bir milletin sessizliğinin sesi olacağını? Nerden bilirlerdi oğulları Mehmet Akif in doğduktan yüz elli bir yıl sonra bile Türk Milleti nin gönlünde taht kurmuş olacağını? Onlar bilseler de bilmeseler de öyle oldu. Okula başlayan her çocuğu kitapların ilk sayfasında Mehmet Akif in milletine armağan ettiği İstiklal Marşı karşıladı. Öğretmenler büyük bir gururla gözleri parlayan Türk nesline Mehmet Akif i anlattı. Büyük küçük, çocuk yaşlı demeden herkes minnetle andı İstiklal Şairi ni. Yıllardır süre gelen bu anlattıklarım bir gün tersine dönerse eğer işte o zaman vay halimize. Ne mi olur? Yüzyıllar evvel bizlere kılavuz olsun diye taşa kazıtılan o sözler gerçek olur, Bilge Kağan ın sözleri gerçek olur. “Türk milleti öldün, Türk milleti öleceksin.” Toprakla yapılan anlaşmamız

bozulmasın diye, bizler ve neslimiz hürce yaşayıp adına vatan dediğimiz topraklar baki kalsın diye üstümüze düşen görevleri yerine getirmek mecburiyetindeyiz. Aksi takdir de vatansız kalan milleti koca dünyada sığdıracak yer bulmak mümkün değildir. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ün “Vatan sevgisi, ruhları kirden kurtaran en kuvvetli rüzgardır.” Sözlerinde bahsi geçen vatan sevgisini kalp olmadan bir işe yaramayacak beden misali kalbimiz yerine koymalıyız. Zira atmayan kalp ile nefessiz kalan insan, olmayan vatan ile nefes alacak yer bulamaz. Bizler için can veren şehitlerimizin, vücuduna aldığı darbeyle ömür boyu yaşamak zorunda kalan gazilerimizin ve daha nice kahramanlarımızın hakkı için atalarımızın emanetine gözümüz gibi bakmalı sokaklarda sesini duyduğumuz anda zamanın durduğu İstiklal Marşımızı bağrımıza basmalı bu vatan parçasında yaşananları unutmamalı unutturmamalıyız.

Tarihler 12 Mart 1921 i gösterdiğinde meclis kürsüsünden dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey in ağzından “Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” diye başlayan Mehmet Akif in “Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın” diyerek milletine armağan ettiği Türk milletinin kurtuluş mücadelesini kelimelere yüklediği İstiklal marşımız duyuldu. Bağımsızlığın sembolü olacak marş işte bu marştı. Mecliste ardı ardına tam dört defa alkışlar eşliğinde okundu. Sözleriyle işiten Türk halkının duygularına tercüman olan İstiklal Marşımızın kabulünün yüz üçüncü yılında ilk gün ki duygularla dünya gözüyle görüp tanışamasakta kitaplardan okuduğumuz öğretmenlerden dinlediğimiz Mehmet Akif sevgisini tüm Türk milleti hala yüreğinde taşımakta. Mehmet Tahir Efendi ve Emine Şerife Hanım ın evladı olarak dünyaya gelen Akif yıllardır Yüce Türk milletinin evladı olmuştur.

Mehmet Akif in “Zannetme ki ecdadın asırlarca uyudu, nereden bulacaktın o zaman eldeki yurdu!” diyerek Türk evlatlarına farkındalık olacak bu sözüne karşılık yurdumuza alçakları uğratmayacağımızın sözünü Türk milleti adına vermek istiyorum. Değil yüz üç yıl sonsuza dek anılacak Mehmet Akif e ve dillere pelesenk olmayı asla bırakmayacak olan İstiklal Marşımıza duyduğum derin minnetle sözlerimi noktalıyorum.”