İÇ Hastalıklar Uzm. Dr. Bedrettin Oflaz, çağın en önemli
sorunlarının başında gelen diyabet gerektiği gibi tedavi edilmezse, kalp damar
hastalıkları, böbrek yetmezliği, körlük, sinir hasarı ve diyabetik ayak gibi
çeşitli sorunlara yol açabildiğini söyledi.
Antalya Anadolu Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr.
Bedrettin Oflaz, halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabet hakkında
açıklamalarda bulundu. Dr. Bedretin Oflaz, diyabetin, insülin hormonunun
eksikliği veya etkisizliği sonucu ortaya çıkan ve kan şekeri yüksekliği ile
seyreden, kronik ve ilerleyen bir hastalık olduğunu söyledi. Oflaz,
"İnsülin, vücudumuzda pankreas tarafından salgılanır, yemeklerle alınan
besinlerdeki şekerin hücre içine girerek enerji olarak kullanılabilmesi için
anahtar görevi görür. İnsülinin yokluğu veya etkisizliği sonucu hücre içine
giremeyen şeker kanda yükselmeye başlar ve şeker hastalığı oluşur. Tedavi
edilmediği takdirde ciddi hastalıklara neden olmaktadır. En önemlisi, kalp
damar hastalıklarına, böbrek yetmezliğine ve körlüğe neden olmaktadır"
dedi.
DİYABET ÇEŞİTLERİ
Çağımızın en büyük sorunlarından biri olan şeker hastalığı
hakkında açıklamalarda bulunan Dr. Bedrettin Oflaz, Tip 1, Tip 2, Gestasyonel Diyabet
ve diğer tipler olmak üzere 4 çeşit diyabet grubu olduğunu belirti. Dr. Oflaz,
diyabet çeşitlerini şu şekilde sıraladı:"Tip 1 diyabet, otoimmün bir
hastalıktır yani vücut, pankreasın beta hücrelerine nedeni bilinmeyen bir
şekilde sanki yabancı bir dokuymuş gibi hedefe saldırır ve beta hücrelerini yok
eder. Tip 1 diyabette insülin salgısı hiç yoktur veya yok denecek kadar az
olduğundan tedavisinde mutlaka insülin kullanılır. Tip 2 diyabette vücutta
insülin salgısı yetersizdir, bunun yanında bir de insülin direnci vardır.
Tedavisinde her zaman insülin gerekmeyebilir. Beslenme tedavisi ve egzersizin
yanısıra ağızdan şeker düşürücü ilaçlarla tedavi edilebilirken, ilerleyen
dönemde insülin kullanılması gerekebilmektedir. Tip 2 diyabet en sık görülen
tip olup tüm diyabetlilerin yüzde 90-95'ini oluşturur. Gestasyonel diyabet, ilk
olarak hamilelik sırasında tespit edilir. Bazen doğumdan sonra ortadan
kaybolmaktadır. Ancak gestasyonel diyabeti olan kişilerin, ilerde tip 2 diyabet
olma riski yüksektir. Bu nedenle bazen hamilelik sırasında teşhis edilen
diyabet aslında tip 2 diyabeti göstermektedir. Diğer tipler dediğimiz daha az
görülen tipler arasında ise genetik bozukluk ve kullanılan bazı ilaçlara bağlı
diyabet yer almaktadır."
BELİRTİLER
Uzm. Dr. Bedrettin Oflaz, şeker hastalığı belirtileri
hakkında şu açıklamalarda bulundu:"Şeker hastalığının en sık görülen
belirtileri çok su içmek, sık idrara çıkmak, gece idrara çıkmak, ağız kuruluğu,
halsizlik, yorgunluk, açlık hissi, cilt yaralarının geç iyileşmesi, kuru ve
kaşıntılı bir cilt, sık sık enfeksiyon gelişmesi, konsantrasyon güçlüğü, görme
bulanıklığı gibi belirtilerdir. Şeker hastalarının yaklaşık yarısı, şeker
hastası olduğunun farkına varmadan yaşamaktadır. Bu nedenle risk grubundaki
kişilerin düzenli aralıklarla kan şekerlerini ölçtürmeleri gerekmektedir."
RİSK GRUBU
40 yaşından büyük olmak, sedanter bir hayat sürenler, obez
olan bireyler, 1. derecede yakınlarında şeker hastalığı olan kişilerin risk
grubunda olduğunu belirten Dr. Oflaz, "İri bebek doğuran veya
hamileliklerinde şeker hastalığı tanısı konan kişiler. Tansiyonu ve kolesterolü
yüksek olanlar. Daha önce yaptırdıkları tahlillerde bozulmuş açlık glukozu ve
bozulmuş glukoz toleransı olanlar, insülin direnci olanlar, erken yaşta kalp
hastalığı öyküsü olanlar ve stres altında yaşayan kişiler şeker hastalığı
açısından risk altındaki kişilerdir" dedi.
BESLENME ÖNERİLERİ
Diyabet gerektiği gibi tedavi edilmezse, kalp damar
hastalıkları, böbrek yetmezliği, körlük, sinir hasarı ve diyabetik ayak gibi
çeşitli sorunlara yol açabildiğini aktaran Dr. Oflaz, "Şeker hastalığı ile
mücadele etmenin en önemli silahı, yeterli ve dengeli besin öğelerini içeren
sağlıklı bir beslenme eğitimi almak ve yaşantımızı ona göre düzenlemektir.
Beslenmede kan şekerini ani yükselten çikolata, şekerli kurabiye, kolalı
içecekler gibi yiyecek ve içeceklerden uzak duracağız. Bunlar kan şekerini ani
yükseltir, ani düşürür. Beynin dengesini bozar. Bunların yerine emilimi yavaş
olan yiyecekler, kan şekerini dengede tutacak besinler tüketmek gerekir. Ayrıca
bu konuda diyetisyen desteği de alabilirler" diye konuştu.
DİYABETE YAKALANMA YAŞI DÜŞTÜ
Diyabete yakalanma yaşının çok aşağılara düştüğünü belirten
Dr. Bedrettin Oflaz, "Hepimizin bildiği gibi teknoloji çok hızlı
ilerliyor. Zamanımızın çoğunu akıllı telefonlar ile geçiriyoruz. Her yere
arabayla gidiyoruz. Yürümek yerine asansör kullanıyoruz. Sağlıksız ve bilinçsiz
bir şekilde besleniyoruz. Bu yanlış beslenme alışkanlıklarımız daha çocukluk
yaşında başlıyor. Obezite oranı giderek artıyor. Yeterli oranda spor
yapmıyoruz. Bütün bu sebeplerden dolayı maalesef diyabet yaşı çok düştü"
dedi.
TANI VE TEDAVİ
Şeker hastalığında tanının önemine değinen Dr. Oflaz,
"8-12 saat açlık sonrası iki kez bakılan açlık kan şekeri 126 ve üzerinde
ise, yukarıda saydığımız belirtileri olan ve herhangi bir zamanda bakılan kan
şekeri 200'ün üzerinde ise ve üç aylık ortalama kan şekeri olan HBA1C değeri
6,5 üzerinde olan kişilere diyabet tanısı koyuyoruz" dedi. Tanı
konulduktan sonra tedavi yöntemlerini başlattıklarını açıklayan Dr. Oflaz, şu
açıklamalarda bulundu:"Tüm diyabetlilerde öncelikle yaşam tarzı
değişikliği ve fiziksel egzersiz öneriyoruz. Tedavide Tip 1 diyabeti olanlarda
vücudun kendi ürettiği insülin hormonu olmadığından insülin iğnesine başlıyoruz.
Tip 2'lerde ise ağızdan haplar kullanıldığı gibi gerekli olan vakalarda insülin
iğnesine de başlıyoruz. Gebelikte ortaya çıkan diyabette ise beslenme ve diyet
ile kan şekeri kontrolü sağlanamamışsa insülin iğnesi ile kan şekerini kontrol
altına alabiliyoruz." DHA