ANTALYA Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD) Başkanı Akın Akıncı, bugünden itibaren Türkiye'nin seçim havasından çıkması ve hızlı bir reform döneminin başlaması gerektiğini söyledi.

ANSİAD Başkanı Akın Akıncı, 2023 Türkiye genel seçimlerinin 14 Mayıs 2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 28. döneminde 600 milletvekilinin belirlenmesi ile gerçekleştiğini, Cumhurbaşkanlığı seçiminin 28 Mayıs Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeniden seçilmesi ile sona erdiğini kaydetti. ANSİAD olarak bugünden itibaren Türkiye'nin seçim havasından çıkması ve hızlı bir reform döneminin başlaması gerektiğini aktaran Akıncı, şöyle dedi: "Türkiye, uzun, yorucu, gergin bir seçim sürecini nihayet tamamlamış bulunmaktadır. Önerilerimiz siyaset üstü niteliktedir. Seçimler ülkenin gelecek vizyonunun, sorunların ve çözümlerin fikir tartışması süreçleridir ve bu tür seçimler ülkeye fayda sağlar. Ancak, Türkiye'de seçimlerde fikir, sorun ve çözüm tartışması yapılamamıştır. Oysa insanlığın geleceğinin küresel ısınmaya, küresel ısınmaya bağlı büyük küresel güçlere, yapay zeka teknolojilerine bağlı olduğu, 50-60 yıl sonra hiçbir devletin tek başına sorunları çözemeyeceği bir dünyada bizim ülke olarak dünyada ses getirecek mesajlar vermemiz gerekirdi.

Seçimlerde beklenen İstanbul depremini, 21. yüzyıl sorunlarını, endüstri 4.0'ı, yapay zekanın geleceğini, Türk eğitim sisteminin ve milyonlarca çalışanın teknolojik değişime nasıl ayak uyduracağını, şehirlerimizin geleceğini, yeşil ve dijital dönüşümü teknolojileri konuşmalıydık. Çünkü dünya böyle giderse 2053'te dünyamız bugünkü dünya olmayacak, bugün konuşulan şeyler konuşulmayacak. Biz geleceği konuşmadığımız gibi, 10 yıldan bu yana özel sektör olarak konuştuğumuz, artık konuşmaktan vazgeçtiğimiz yapısal reformları da konuşamadık. Enflasyonu, cari açığı, döviz meselesini, konut sorununu, deprem bölgesini konuşmadık. Bunun yerine erken emeklilik gibi vaatlerle ve başka konularla dolu bir dönem geçirdik. Oysa artık bekleyecek zaman kalmamıştır. Sürekli seçim atmosferi ve siyasi gerginliklerin ekonomideki faturası artmaktadır.

Bu noktadan hareketle ülkemizin üç eksenli bir toparlanma politikasını hızla yaşama geçirmesi için artık kaybedecek gününün kalmadığını hatırlatmak istiyoruz. Birinci eksen demokrasimizin ve hukuk devleti temellerinin güçlendirilerek, toplumsal kutuplaşmanın giderilmesi ve ulusal birliğimizin sevgi, saygı ve uzlaşma kültürüyle sağlanmasıdır. Demokrasilerde seçimler toplum için hayati bir mesele olmamakta, hükümetlerin değişmesi kimsenin yaşamını değiştirmemekte, bu nedenle gerginlik de yaşanmamaktadır. Maalesef ülkemizde seçim gerginliği toplumu daha fazla ayrıştırmış ve kutuplaştırmıştır. Oysa kutuplaşma bir milletin millet olma özelliğini bile ortadan kaldırır.

Hızla ele almamız gereken ikinci eksen ekonomide istikrarın sağlanmasıdır. Merkez Bankasının düşük faiz uygulamasıyla son 17 ayda toplam TL krediler yüzde 130, taşıt kredileri yüzde 505, taksitli kredi kart bakiyesi yüzde 317, kurumsal kredi kartı bakiyeleri yüzde 277 artmıştır. Yüksek enflasyon ve düşük faiz herkesi kredi alarak enflasyondan kazanmaya yöneltmiş, tüketim artmış, ekonomide canlılık korunmuş, ancak bu canlanma ekonomide istikrardan vazgeçme pahasına gerçekleştirilmiştir. Enflasyon baz etkisiyle yüzde 40'lara gelmişse de ortalama enflasyon halen oldukça yüksektir ve döviz kuruyla birlikte yılın son çeyreğinden itibaren tekrar yükselme riski bulunmaktadır. Ülkemizde enflasyonun bu kadar yüksek olmasının nedeni belirsizliktir. Bu enflasyon kısır döngüsünden çıkmak zorundayız.

Ekonomide hızla ele alınması gereken bir konu bütçe açığıdır. Maalesef EYT gibi uygulamalar, kamuda kadro artışları ve deprem nedeniyle ortaya çıkan harcamalar bütçe açığını artırmıştır, artıracaktır. Dört aylık bütçe açığı 380 milyar liraya yükselmiştir, yıl sonuna kadar 1,5 trilyon liraya ulaşması mümkündür. Bu bütçe açığı zaten yüksek ve adaletsiz olan ÖTV ve KDV artışlarıyla azaltılmaya kalkılırsa enflasyon artacak ve geçim sorunu artacaktır. Bu nedenle mutlaka el atılması gereken alan kayıtdışı ekonomidir.

Acil olarak ilerleme sağlamamız gereken üçüncü eksen deprem bölgesinin yeniden inşası ve İstanbul başta olmak üzere beklenen depremlere hazırlıktır. Öncelikle, seçim süreci içerisinde Kahramanmaraş merkezli depremle ilgili birçok konunun unutulmuş olmasının normal kabul edilemeyeceğini de belirtmek isteriz.

Konut üretim sistemimizin, arsa ve arazi yönetim sistemimizin değişmesi gerektiğini de ifade etmiştik. Mevcut durumda konut üretim sistemi verimsiz, maliyeti yüksek, şeffaf olmayan, kayıtdışılığın fazla olduğu, yerel demokrasiyi zayıflatan bir sistemdir. Türkiye'nin tasarruflarını ve kaynağını israf eden, gelir dağılımında adaleti bozan sistemin ekonomik, siyasi, sosyal etkileri olumsuzdur. Bu sistemle konut maliyetleri aşırı yükselmiş ve konuta erişim neredeyse imkansız hale gelmiştir. Türkiye'nin konut üretiminde teknoloji, tasarım, enerji gibi her boyutta yeniliklerle yeni bir yol açması gereklidir." DHA

Editör: Haber Merkezi