Hesap tutmayı, hesaba çekmeyi pek beceremeyen biri olsam da, 2020'nin tarihe tanıklık ettiği tarafıyla biraz daha yazı yazıp not düşmekti 2021'in ilk günlerinde isteğim. 6 Ocak 2021 gösterdi ki, dünya eski dünya değil. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Biz yine de, dünyanın yıkıcılığından en iyiye ve en güzele kaçarak, kendimizden başlayarak ülkemizi, dünyamızı ve tüm evreni onarmaya devam edeceğiz. Yaşadıklarımızdan öğrendiğimiz de bu değil mi, insan büyük bir evrendir. Biz ‘en iyisini' yaptıkça dünya en iyisiyle onarılacaktır. Umudumuz, gayretimiz bu yönde.

Umuda gayret güzel de bir de elini ateşe uzatmaktan çekinmeyen, yaramaz çocuklar var. Elleri yansa da, elinin acısı geçtikçe, yangınını unutanlar var. Uzaktaki yangına, yangın benim yangınım mı ki deyip, hesap etmeyenler var. Bir elinde hukuku gösteren bir kitap, bir elinde dünyayı aydınlatan (! güya) özgürlüğün sembolü meşale tutan ‘Özgürlük Heykeli'nin ülkesinde 2021'in altıncı gününde 'kaos, kalkışma, darbe teşebbüsü, ayaklanma, ayrılıkçılık, baskın, yağma ve ölüm' yaşandı. Komplo teorisyenleri gelecek yılların bir öncekinden daha kaoslu olacağını söylerken, ‘kötücül' yaklaşımlarına burun kıvırmıştık. Haller gösterdi ki, gezegenimiz daha çok karışacak. Benim önerim, komplo teorisyenlerine daha çok kulak verip, ‘nasıl olacak'tan ziyade, ‘neler yapabiliriz' bu durumlarda deyip alternatif ‘teoriler' ortaya koymaktır. Bizim bir temmuz ortasında yaşadıklarımız, her ülkenin kendi içlerindeki kaderi. Dört yıl önce başımıza gelenler, bugün başka bir ülkede, yarın başka bir ülkede. Üstelik tekrar bizim başımıza gelmeyeceğinin bir garantisi de yok. Hesap yapabilen becerikli zihinlerin, hesabı iyi tutması zorunlu. Zira her ülkenin ‘milliyetçileri' ve ‘küreselcileri' her zaman iş başında olacaklar. Bugün özgürlük, nefes almakta güçlük çekiyor.

İnsan küçük bir evrense, biz kendi evrenimizde ‘hakimiyet' kurarak ve kendimize yatırım yaparak dünyanın ‘yıkıcı' etkisinden ‘onarıcı' etkisine odaklanmalıyız. Hesap tutmayı bilenlere ve hesap görücülere iyi dileklerimizi göndererek, barışın ve huzurun kapısına tutunmalı hatta nöbet tutmalıyız. Benim gördüğüm, her geçen yıl 'bozgunculuk yapacak ve kan dökecek'lerin artacağı. Bize düşense (biz dediğimden kasıt, kendi evrenimiz) Allah'ın 'Ben sizin bilmediğinizi bilirim' diyerek yeryüzüne gönderdiği halifeleri yani insanın, yani senin, yani benim ‘barışa, huzura ve anlaşmaya' yollar yapmak.

Huzur ve barış ekseninde olmayanlar için bugün Donald Trump'ın destekçileri kongreyi basar, yarın Joe Biden'in. Bugün Twitter Trump'ın twetler siler ve hesabını kilitler yarın başka bir ülkenin yenilmiş kişisini, bugün ABD'nin siyasi masalarında yarı çıplak boynuzlu kişileri görürüz, yarın başka bir ülkenin kongrelerinde ‘kanlı' güvenlik ihlalleri olur. Bu dünya düzeninde böyle gider.

Bu dünya düzeninde barışa katkı sağlayamayanlar, en azından huzuru bozmasalar. Bazen yapabildiklerimiz kadar, yapmadıklarımız da kurtarır bizi. İyiler hanesinde olmasak da kötüler hanesine de yazılmasak. İnsanlık, her geçen gün büyük sınanmanın içinde. İnsanlık için sen kendi evrenine iyi bak: