Sahurun bereketlerinden biri de sanırım 'namaz uykudan hayırlıdır' seslenişini duymak. Benim gibi derin uykusu sabah namazına denk gelenlerin gafletlilerindenseniz, sabahın çağrısını işitmek sahurun ikramıdır size de. Rivayet odur ki Hz. Bilal sabah ezanını okuduğunda Peygamberimiz uyanamamıştır. Hz.Bilal, ardında namazda saf tutacağı Resul'un kapısına gelir 'Namaz, uykudan hayırlıdır' diye iki defa seslenir. Peygamberimiz seslenişe uyanmış; 'Bu çok güzel ya Bilal daima söyle' demiştir. Bize düşen, çağrıyı işittikten sonra artık işitmemiş gibi davranmamak. Büyük nimet doğrusu.

Nimetin de şükrünü eda edebilmenin zamanı var galiba. Öyle ya, şükredemediğimiz onca nimetin gafletindeyken, gün geliyor her günün sıradan hali senin mucizen oluveriyor. Şu öten kuşlar mesela. Şimdiki farkındalığım olsaydı, tüm kuşların isimlerini öğrenirdim. İlla ki atalarını da öğrenir, köklerini ayrı ayrı hıfz ederdim. Şimdi keşke 'nasıl güzel ötüyorlar, şu hiç durmadan ötenin ya da kesik kesik ama bağrından seslenen hangisi' demeseydim. Sabah ötenle, gündüz öten ya da gece tek tük öten aynı tür mü? Sabah öterken ki söyledikleriyle akşam ki söyledikleri aynı olmasa gerek. Tınıları farklı bir kere söylemlerinin. Sabah ötenler umut dağıtan görevliler olmalı. Duymuşsanız cıvıltısını, yüreğinizin kederini silip süpüren bir uyarışı var. Uyandırma gayreti de bu yüzden belli ki.

İlçemizin bir mahallesinin 'Kuş Cenneti' olarak anılması apayrı bir sevinç bizler için doğrusu. Sayısız kuş türüne ev sahipliği yapmamız da mutluluk vesilesi. Mutluluk, 'Allah'ı zikretmekle' mümkünmüş ya, bu kuşlar verilen öğretiyi en iyi ve süslü haliyle bize sunuyorlar. Dillerindeki Allah'ın zikrinden başka şey olamaz. Şarkıları, kendilerini yaratanı bilmeleri ve şükretmelerinden geliyor. Hele o süzülüşleri, göğün mavisine dalmaları, bulutların suyundan kanmaları: Tüm ikramları, hak edişleriyle rızıklanmaları. Kendilerine verilen özgürlüklerini, alanlarına müdahale etmeden sınırlarında sarf etmeleri. Karşılıksız verenin verdiğiyle ağaçların en tepesinde dinlenmeleri. Onlar dinlenirken kendilerini izleyenlere doyumsuz ziyafet çektirmeleri.

Güneşi doğuran kuşlar görevini devretmiş olmalı. Ya da kendisine ayrılar rızıkların yoluna düşmüş olmalı. Sesler azalıyor, güneş kendini gösterdikçe. Güneş batarken yine cıvıldaşma artar raks ede ede. Zikirleri farklılaşıyor sanki. Toplu halde ve bir şeyleri kaçırıyor da yakalama gayretiyle canhıraş bağırıyorlar. Bağırmalarında bile, insanların kötü sesinden uzaklar. Pek güzeller.

Kuşların dilinden anlayan Hz. Süleyman ve babası Hz. Davut geliyor hatırlara şimdi. Zamana geriye gitme kudreti verilmemiş olsa da zihinler zamansız-mekansız dolaşma özgürlüğüyle Hz. Davut'un kendisine verilen kitabı okurken ki sesini dinleyen kuşlar, şimdi Ramazan'ın Mayısta yaşanmasıyla cuş eyliyorlar. Baba oğul peygamber, kuşlarla ne kadar Allah'ı tesbih etmişlerse muhtemel ki bu kuşlar da onlardan öğrendiklerini hala davudi sesle bize ikram ediyorlar. Kuşlarla konuşan Hz. Süleyman'ın zenginliği, çağlar sonra kuşlara ‘kulak verenlere' veriliyor.

Geceyi yırtan aydınlığı haykıran kuşların birbirinden farklı seslenişleri, uyanışımıza vesile olması temennisi, kabul olmuş halini ilan eden şakımasıyla gönüllerimizde yer etsin. Yer etsin ki her sabah, hayr olsun: