Bu; zifiriye çalacak geceye güneş katmak gibi bir şey.

Azgın dalgaların inadını kesip sükûn bulması gibi bir şey.

Gökyüzüne, maviliklerin en görünen müstesna yerine ‘ümit' yazmak gibi bir şey.

Gözlerin yukarıya çevrildiği bir gecede parlak yıldızların daha bir parlaması gibi bir şey.

Damarında kanın öylece akarken vatanın kalp atışlarını hissetmek gibi bir şey.

Kalbin atışının vatan sevgisiyle yer değiştirmesi gibi bir şey bu.

Bu; kalbin atışının en özel ana tanık oluşunun resmi.

Aydınlık geleceğin mimarlarının yetiştiği bugünde Sırma'nın yaptığı elbet unutulmayacak. Kazınılan hafızada hep bir model olarak kalacak.

Sırma İşlek. Cumhuriyet İlköğretim Okulu 3. Sınıf öğrencisi. Tozu nefesimde okulumun öğrencisi. İlk öğretmenimin öğrencilerinden. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nün Serik'te okullar arası “İstiklal Marşı'nın Kabulü” münasebetiyle yaptığı İstiklal Marşı Okuma yarışmasında İlköğretim ikincisi seçildi.

İkinciliği derecelendirmede.

Birinciliği ise yüreklerde.

12 Mart Perşembe günü Marşımızın kabulünün 88. yıldönümünde yapılan programda Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy anlatılırken, Akif'in marşımızın yazılmasına karşın para ödülü olduğunu duyduğundaki çekilmişliği hepimizi etkilediği gibi Sırmayı da etkiliyor. Her 12 Mart'ta Akif'in bu hatırasıyla duygulandığım gibi Sırma da bu milli hatırayı ilk duyuşuyla duygulandığını söylüyor.

Ve ödül töreni. İlçe Milli Eğitim Müdürünün elinden tebriklerle bir zarf alıyor. Derecesine ödül diye.

Program bitip okuluna dönerken Akif'in hatırası zihnine iyice yerleşirken elindeki zarf ağırlaşıyor. Ağırlaştıkça kaldıramıyor. Akif'e, bu yarışma ödüllü dendiğinde nasıl kaldıramıyorsa Sırma da zarfı kaldıramıyor artık. Akif'in hali gözlerinin önünde temsil üzerine temsil yapıyor. Ve o an karar veriyor “şair parayı kabul etmemişken ben nasıl kabul ederim ki”

İlk, annesine dillendiriyor kararını.

Yasemin Hanım… Çocuğunu her hafta yıkayıp ütülediği önlüğüyle, her gün taradığı saçları ve doyurduğu karnıyla göndermemiş belli ki. Dilinde dua öpücük kondururken yanağına ‘işlemiş' Sırma'sını.

Kızının derecesini daha sinesine çekmemişken küçük Sırma'sının kararıyla duyguların en yücesini yaşamış.

Gördüm; gözlerinin ışıltısının arasından.

Sevinç üzerine sevinç kızından gelen…

Müdürünün kapısını tıklatıyor Sırma, diğer elinde tuttuğu zarfıyla.

Çocukça ifadesiyle “Öğretmenim, bu ödülüm. Zarfı açmadım galiba para var, ama bilmiyorum. Ben bu parayı kabul edemem. Mehmet Akif Ersoy kabul etmemiş. Ben okula bağışlamak istiyorum.” Şaşkınlaşıyor Müdür. Ne diyeceğini bilemiyor ama ne hissettiğini çok iyi biliyor. Şaşkınlık hala devam etmekte. “Emin misin kızım?” “Evet Hocam, eminim.” Ben bu anı yarım saat sonra öğrendiğimde o an anı'laşmış Müdürün hatırasında.

Gördüm; kelimeleri titrekti.

Sırma'yı yetiştiren Osman öğretmen gururlu.

Gördüm; ifadesizliği kelimesizliği.

Ne çok coştu, taştı, duruldu bu satırların sahibi anlatımı imkansız.

Coşkunun, gururun, sevincin renkleriyle harmanlanmış bu tabloda 60. TL'lik ödülün makbuzu köşede duruyor. Bekledim aynı haberi farklı okullardan. Müdürlerin kapıları tıklatılıp “Öğretmenim; Mehmet Akif Ersoy kabul etmemişken ben de edemem” diyenleri. Sadece bekledim öylece…

Sırma İşlek… Geleceğe taşıdığın modelliğinle yüreklerde anılacak, ismin dillerde dolaşacak. Işığın bol olsun Sırma'cım…